TAYFUN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Özgürlüğe Kaçış

3 posters

Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Rosalind Çarş. Haz. 14, 2017 1:27 pm

Özgürlüğe Kaçış 112

Benim hakkımda neler düşündüklerini tahmin etmek zor değildi. Şu an için böyle düşünmeleri gerekiyordu, oyunculuklarının ne kadar başarılı olduğunu asla bilemezdim. Bana da eğlence çıkıyordu. Çadırlara götürülmüşlerdi. En azından bu gece ıslanmayacaklarının garantisi vardı. Yanıma kabileden birisi geldi. "Rosalind, Tyrell seni görmek istiyormuş." dedi. Başımı salladım. Önce kendi çadırıma üstümü değiştirmeye gittim. Üstüm rezalet haldeydi. En azından normal ve temiz gözüküyordum. Tyrell'ın çadırına girdim. "Merhaba."

Tyrell bana doğru döndü. Gerçekten de çok yakışıklıydı. Elini bana doğru uzattı ve ben de elimi ona doğru uzattım. "Bugün harikalar yarattın, Ay Işığı." dedi. Sesi her zaman olduğu gibi kadife gibiydi. Yüzünde beni gördüğü için huzur olduğunu anlayabiliyordunuz. Gülümsedim. "Her zaman yaptığımı yaptım." dedim. Sessizlik oluşmuştu. Tyrell ile konuşmayı fazla uzatmamam gerekiyordu. Jason ile gidip konuşacağım çok şey vardı. "Tyrell, akşam yanına uğrarım olur mu? Biraz dinlenmem ve kendime gelmem gerekiyor. Bilirsin. Zor günler geçirdim." Tyrell başı ile onayladı. Çadırdan çıktığım zaman Jason'ın çadırına doğru koştum. Jason, beyaz uzun saçlarını örgü yapmıştı. Yere oturdum. "Planımız nedir, Son?" dedim.

"Rosa, seni riske atmak istemiyorum. Tyrell'ın yanında kalacaksın bu akşam. Ben onları her zaman buluştuğumuz yere götüreceğim. Tyrell anlamadan oraya gelmen gerekiyor. Yoksa, plan suya düşer. Daha kötüsü, ölürüz." dedi. Haklıydı. Planımız anlaşılırsa ölürdük. Jason yanıma oturdu. "Sana zarar gelmesini istemiyorum Rosa." sesi titriyordu. Jason her zaman sert olmayı başarabilmişti ama bu sefer duygularının akıp gitmesine izin veriyor gibiydi. Ona gülümsedim, "Bize zarar gelmeyecek."

Ayağa kalktım ve Jason'ın masada duran atıştırmalıklarından ağzıma attım. Gerçekten uzun süredir adam akıllı yemek yemiyorduk. Ceylan etinden sonra hep küçük şeyler avlayabilmiştim. Avladıklarım üç kişiye yetmeyecek kadar azdı. Jason ayağa kalktı. Masaya yasladığım elini göğsüne götürdü. Klabim deli gibi atıyordu. "Rosa, eğer sana bir şey olursa bu Dünya'yı herkese dar ederim." gözlerimin tam içine bakıyordu. Jason benim hep sert büyük abim gibi olmuştu. Bu sefer, abim gibi değildi. "Eğer, beklemediğimiz şeyler olursa bilmeni istediğim bir şey var Rosa." sözleri bitmemişti. Gözlerimden akan yaşlara karşı koyamıyordum. Ellerimi boynuna götürdüm. "Böyle deme Jason. Bize bir şey olmayacak." diyebildim. Uzunca bir süre yaptığımız tek şey birbirimize sarılmak olmuştu. Daha sonra çadırdan çıktım. Tyrell'ın çadırına gitmem gerekiyordu ancak Tyrell'ı görmek istemiyordum. Kendi çadırıma geçtim ve beklemeye başladım.

Neredeyse akşam olmuştu. Çadırımı araladım ve Jason'ı Xavier ve Maia'nın çadırına giderken gördüm. Plan başlamıştı artık. Jason'ın bana dediklerini unutamıyordum. Ona zarar gelmesini kesinlikle istemiyordum. En değer verdiğim insana zarar gelmesini istemiyorum...

Hançerimi ve kılıçlarımı hazırlıyordum. Yanıma almam gereken her şeyi alıyordum. Bunca yıldır bana kucak açan yuvamı terk ediyor gibi hissediyordum. Ancak bu doğru değildi. Xavier'ı hapsetmek doğru değildi. Maia'yı orospu gibi görmek doğru değildi. Bunu yapmak zorundaydım.

O sırada bağrışlar dışarıdan geliyordu.
Rosalind
Rosalind
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 27
Nerden : Derin orman.

https://tayfun.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Maia Çarş. Haz. 14, 2017 1:27 pm

Hayal gücüne oldukça az fırsat bırakan ceylan derisi elbiseyi üstüme geçirdiğimde sıkıntıyla iç geçirdim. Arkamı döndüğümde Xavier kürklerden oluşan yatağın üstünde, arkası bana doğru dönük bir şekilde oturuyordu. Döndüğümü anladığında o da arkasını döndü. Elindeki elmasından bir ısırık aldıktan sonra yavaşça çiğnemeye başladı. Bir yorum yapmasını bekleyerek aptallık ettiğimi fark ettim. Xavier'a gelen meyvelerin içinden bir tane armut alıp yemeye başladım. Uzun zamandır meyve yememiştim. Armutun tatlı tadı ağzımın içinde dağılırken mutlulukla inledim. Sanırım yediğim en güzel şeydi. Sessiz geçen birkaç dakikadan sonra Xavier konuşmaya başladı.

"Senin çadırımda kalmana izin vermeleri çok iyi oldu. Sanırım yarı tanrı olmanın iyi yanları var." Eline bir armut aldı. "Kaçış planımızı iyi planlamamız gerekiyor. Etrafımız düşmanlarla sarılı ve zamanımız az." Bakışlarını bana çevirdi. Birkaç gün hareketlerini izleyip plan yapmak daha iyi olurdu ama her an benim başıma gelebilecek talihsiz bir olay korkusuyla bunu göze alamamıştık. Aslında plan basitti. Dikkatlerinin dağılmasını bekle ve sıvış. Ormanı bilmememiz önemli değildi. Ya da yanımızda bir silahın olmaması. Özgürlük için her şeyi riske atmaya değerdi. Ben bile böyle düşünüyordum. Bu barbarların oyuncağı olma korkusu benim bile cesurlaşmamı sağlamıştı. En azından korkum sonunda bir işe yaradı, diye düşündüm.

"Asıl önemli olan dikkatlerinin dağıldığından emin olmak. Bunun için de dışarı çıkmamız gerekiyor."

"Ben gözcü olurum." diye atıldım. Xavier kaşlarını çattı. "Kuzuyu kurtların arasına atmak pek iyi bir strateji değil sanki Maia." diye azarladı beni. "Senin çıkman daha fazla şüphe uyandırır." dedim ayak direterek. Evli çiftler gibi kavga etmek istemiyordum ama orta yolu bulmamız gerekiyordu. Zamanımız azalıyor...

Çadırdan içeri birinin girmesiyle ince bir sesle çığlık atarak Xavier'ın arkasına sığındım. Soğukkanlılığım buraya kadarmış. Başımı çıkarıp baktığımda gelenin bana arkadaşlık eden adam olduğunu görünce biraz rahatladım. Halimizi görünce dudakları yukarı doğru kıvrılsa da kendini engelledi.

"Gidiyoruz." dedi sadece. Xavier hızla ayağı kalkıp hançerini aldı.

"Ne? Nasıl yani?" diyebildim bense.
"Dışarıda bir kutlama yapılıyor. Senin onuruna." Bakışlarıyla Xavier'ı işaret etti. "İçkiden sıkılıp başka eğlenceler istemelerini beklemeyelim en iyisi." Kalkmadığımı gören Xavier kolundan tutup beni kaldırdı. Yine birilerine yük olmaya başlamıştım, bunun olmasını istemiyordum. Yine de şüphelenmeden edemiyorum. Ona nasıl güvenebilirdim? Kolay, çünkü bu tek şansımdı. Beni bekleyen diğer seçenek hiç de iç açıcı değildi. Çadırdan gecenin karanlığına çıktığımızda gizlice sıvışmanın sandığım kadar zor olmadığını gördüm. Çok az ışık vardı ve herkes zil zurna sarhoştu. Onu da sarhoş görmek umuduyla kabile reisine bakındım ama grubun içinde değildi.

"Maia, haydi." Xavier'ın elimi tutmasıyla aptal aşık bir kız gibi kıkırdamamak için kendimi zor tuttum. Ciddi ol Maia, şu anda hayatınız için kaçıyorsunuz, diye hatırlattım kendime. Xavier o kadar hızlıydı ki çadırların arasında hızla ilerliyorduk. En sonunda kamptan çıkıp ormanın başladığı yere geldiğimizde hala kaçabileceğimize inanamıyordum.

"Sonunda geldiniz." Duyduğum sesle irkildim.

Xavier arkasını döndü.

"Rosalind."
Maia
Maia
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 26

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Rosalind Çarş. Haz. 14, 2017 1:29 pm

Jason kusursuz bir şekilde planı işliyordu. Herkes, eğlencesine bakıyordu. İçkiler içiliyor, sohbet ediliyordu. Tyrell ortalıkta gözükmüyordu. Çadırdan çıktığım gibi ormanın içine doğru koşmaya başladım. İleride Jason,Xavier ve Maia'yı görebiliyordum. Xavier arkasını döndü. "Rosalind."diyebildi sadece. Jason'a baktım."Harika bir iş çıkardın Jason." dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Xavier ve Maia şaşkındı. Ne diyeceklerini kestiremiyorlardı. Neler olduğunu anlayabileceklerini düşünmüyordum da zaten. "Gitmeliyiz, vakit kaybedecek zamanımız yok." dedim. Jason elimden tuttuğu gibi koşmaya başladık. Xavier ve Maia'da arkadan geliyordu. O an bir şeylerin doğru gitmediğini fark etmiştim. En yüksek sesimle bağırdım. "Bu bir tuzak." diyebildim.

Jason bana anlamsızca bakıyordu. "Bu Tyrell'ın tuzağı Jason. Yerlere bak. Tyrell'ın bana öğrettiği gizli tuzak bunlar. Toprağın kabarıklığına bak." diyebildim sadece. Jason, korkulu gözlerle bana bakıyordu. "Bu..bu olamaz Rosa! Seni zorla getirdiğimizi söyleyeceğim!" elimden sımsıkı tutuyordu. "Başarısız olmayacağız Jason. Bana güven." dedim. O sırada başımın belada olduğunu anlamıştım. Karşımızda Tyrell ve diğer kabile üyeleri vardı. Tyrell öne doğru geldi. Gözlerimin içine bakıyordu. "Bunun bedelini ödeyeceksin Rosalinda!" sesi nefret dolu değildi. Hayal kırıklığına uğramıştı, şaşkındı. Herkes bize ok-yaylarını uzatmıştı. Ensemde yüzlerce yayın dayalı olduğunu hissediyordum. Yanıma baktığım zamanda Xavier değişiyordu. "Xavier, dur!" diye bağırıyordum ancak dinlemiyordu. Her ne olursa olsun kabilem benim ailemdi. Onlardan bir tanesine bile zarar gelsin istemiyordum. O sırada Xavier tamamen değişmişti. Elini havaya kaldırdığı zaman sağır edici bir ses her yere yayılmıştı. Kulaklarımı kapayıp başımı ayaklarımın arasına almıştım. Jason elindeki ok-yay ile kabiledeki insanları vuruyordu. Ona yardım etmek için yanına koştum. "Rosa kaç! Bu tek çareniz bana bırak ve kaç!" diyebildi. Gideceğim zaman öleceğini biliyordum. Gitmezsem öleceğimizi biliyordum. Mantığım tamamen durmuştu. Dünya benim için o an durmuştu. Jason bana son kez baktı. Dudağını oynattı. 'Seni seviyorum.'

Maia'yı ve Xavier'ı kolundan tuttum. Koşmaya başladığımız sırada bir çığlık duydum. Bu sesi biliyordum. Arkama dönüp baktığım zaman Jason kanlar içinde yerde yatıyordu. Görebildiğim tek şey, buydu. O an hislerimin durduğu andı. Programlanmış gibi sadece koşuyordum. Nereye koşacağımı bilmeden, yaptığım tek şey koşmaktı. Boğazımda düğümlenmiş yumruyu tarif edemiyordum. Göğsüme saplanan acıyı, anlatamıyordum. Bir süre sonra kuytu bir mağaranın içine saklandık. Koşan ayak seslerini içeriden dinledik. Mağaranın ağzını yapraklar ve taşlarla kapadım. Burada güvendeydik, bir süreliğine. Xavier ve Maia bana bakıyordu. Bir şey demem gerekiyormuş gibiydi. Yaptığım tek şey ayaklarımı kollarımın arasına almak ve başımı gömmekti. Jason ölmüştü. Sonsuza kadar.

Gecenin nasıl geçtiğini hatırlamıyorum. Sabah, hüzünlüydü. İçime çökmüş ağrının, boğazımda düğümlenmiş acının geçebilmesine imkan yoktu. Jason. Hayattaki gerçekten sahip olduğum tek şeydi. Xavier ve Maia yanyana uyuyorlardı. Onları kılıcımın arkasıyla dürttüm. "Uyumanın sırası değil, gidiyoruz." dedim. Maia meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Rosalind. Bu yaptığın gerçe..." sözünü kesmiştim. "Bunun sizinle ilgisi yok, teşekkürünüzü istemiyorum." o sırada mağaradan çıkıyordum. Etraf sakin gözüküyordu. Bildiğim tek şey, Aurelia'ya ulaşmamız gerektiği idi. Daha fazlasını düşünemiyordum. Düşünmek istemiyordum.

'Jason sana ihtiyacım var, lütfen beni uyandır. Lütfen hala yanımda olduğunu söyle.'
Rosalind
Rosalind
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 27
Nerden : Derin orman.

https://tayfun.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Maia Çarş. Haz. 14, 2017 1:30 pm

Yaklaşık altı saattir sessizce yürüyorduk. Rosalind önden gidiyordu, Xavier ve ben de onu takip ediyorduk. İkimiz birbirimize kaş göz işareti yapıp Rosalind'le konuşması gereken kişiyi belirlemeye çalışıyorduk. En sonunda dayanamadım.

"Rosalind, biliyorum üzgünsün ama en azından nereye gittiğimizi söylesen?" Rosalind yürüyüşüne ara vermedi ama başını gökyüzüne doğru kaldırdı. Hareketleri o kadar cansızdı ki, onu yaşayan bir ölüye benzetmemek imkansızdı. Orada olanlar korkunçtu, ben de oldukça dehşete düşmüştüm ama Xavier oradaki küçük güç gösterisinden sonra bile o kadar yorulmuştu ki bir yere sığınır sığınmaz uyuyakalmıştı. O, başını omzuma yaslayıp ölü gibi uyurken benim de gözlerim kapanmış olmalıydı, ancak Rosalind'in sssiyle uyanabilmiştik.

"Aurelia'ya." dedi cansız bir sesle. "Kabileden uzaklaşmalıyız. Sizi Aurelia hakkında konuşurken de duydum. Yani, neden olmasın? Yeni bir hayat." Omuz silkti. Yutkundum. Onun bu halde kalmasına gönlüm hiç razı olmuyordu ama bu haldeyken de kimseyle konuşmak istemediğini anlıyordum. Üstüne gidersem üstüme mızrak falan fırlatır mıydı acaba? Riski göze alıp ağzımı açacakken Xavier eliyle ağzımı kapattı. Ona kaşlarımı çatarak baktığımda ise gözlerini kısıp başını iki yana salladı.

Ben kamp ateşi yakmaya çalışırken Rosalind karşımda oturmuş on beş dakikadır aynı noktaya bakıyordu. Çırpıları birbirine tüm gücümle sürtmeme rağmen sadece ellerim tahriş olmuş, ufacık bir duman bile çıkmamıştı. Xavier ava çıkmıştı, Rosalind'i düşünüp böyle yaptığını anlamıştım ama yola çıktığımızdan beri o da hiç konuşmuyordu. Rosalind kadar dalgın gözüküyordu. Oflayarak bir kere daha kuru dalı diğer dallara sürttüm. O sırada iki el, tuttuğum dalı elimden aldı. Şaşırarak Rosalind'e baktım. Kaşlarını çatmış, işine konsantre olmuştu. Birkaç saniye sonra ateşi yakmıştı bile. Ateşten biraz uzaklaşıp oturdum. Rosalind'in arkası hala bana dönüktü.

"Konuşmak istemediğini biliyorum ama... Ben, minnettarım. Bizim için yapmamış olsan bile, orada hayatımızı kurtardın." Sesim titremeye başlayınca duraksadım. "Her neyse, şunu söylemek isterim ki, bu fedakarlığını bir gün sana geri ödeyeceğim. Sen bunu bizim için yap ya da yapma. Ben senin için bunu yapmaya hazırım. Eminim Xavier da böyle düşünüyordur." Bakışlarını bana çevirdiğinde gerginlikten kıpkırmızı olmuştum. Ağzını açıp bir şey söyleyecekmiş gibi olduysa da Xavier'ın gelmesiyle tekrar önüne dönmüştü.
Maia
Maia
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 26

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Xavier Çarş. Haz. 14, 2017 1:30 pm

Avlanmak için ormana gittiğimde kastığım kaslarımı serbest bırakıp derin bir nefes verdim. İşler dünkü kaçışımızdan beri sarpa sarmaya başlamıştı. Aslında Safkanlar bizi esir aldığında bir şeyler yapmaya çalışmıştım ama aciz kalmıştım. Dün akşam ise sonunda bir şeyler yapabilmiştim ama beklediğim şey bu değildi. Biraz hayal kırıklığına uğramadığımı söyleyemezdim. Herkes benden büyük şeyler bekliyordu, bense güçlerime en az onlar kadar yabancıydım. Ay Kabilesi, Maia, Rosalind, hepsi bana yarı tanrı diyorlardı, saygı duyuyorlardı ama kendimi bir sahtekar gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Elimdeki hançere baktım. Sadece onunla bir bağlantı kurabiliyordum.
Bir hışırtı sesi duyunca hançerimi ona doğru fırlattım. Saniyenin dörtte birinde hançer bir tilki vurdu. Hançerin havada çizdiği çivit mavisi yola bakarken nabzım hızlanmıştı. Bu tuhaftı, Yer bu hançerin yapabileceklerini bilerek onu bana mı vermişti yani? Hançerin çok eskiden beri benimle olduğunu biliyordum, aslında kendimi bildim bileli. Aslında bu Gök'ün bir armağanı olabilir miydi? Bilemiyordum. Hiçbir şeyi bilemiyordum. Hançerimi geri alıp üzerindeki kanı yapraklara sildim. Maia ve Rosalind'i koruyabilecek güce ne zaman ulaşacaktım? Güçlerimi nasıl kontrol edebilecektim? Bir rehberim olmadan dünyaya atılıvermiş gibi hissediyordum. Aslında on sekizinci yaş günümde zaten ölmeliydim. Yaşadığım her gün, Yer'in beni bulup bulamayacağını düşünmekle geçiyordu. Batıya doğru baktım. Tayfun dinmedikçe beni bulamazdı. Bir şekilde bunu biliyordum.

Tayfun yüzünden ölen insanları düşünmemeye çalışarak tilkiyi ayaklarından tutup havaya kaldırdım ve kızların yanına döndüm. Maia tilkinin tüylerini yolarken sessizdi. Mavi-yeşil gözleri ateşin arkasında daha da belli oluyordu. Dalgalı saçları gözlerinin önüne düşmüştü ama o buna aldırmıyor gibiydi, sanırım gözlerini kapatmaya alışık olduğundandı. Ona hiç geçmişi hakkında bir şey soramadığımı fark ettim. Annesi ve babası hakkında. Ateşe dönerken, bir gün, diye düşündüm. Hayatımız için kaçmadığımız ya da yemek için avlanmadığımız bir gün ona bunları soracaktım. Sanki Aurelia'yı görebilecekmiş gibi ağaçların arasına baktım. Kurtuluşumuz orasıydı. Orada her şey güzel olacaktı. Buna emindim.
Xavier
Xavier

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 29
Nerden : Yer ve Gök'ün buluştuğu yer.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Rosalind Çarş. Haz. 14, 2017 1:31 pm

Hatırlıyorum. Her anımda Jason'ı hatırlıyorum. Omzuma koyduğu elini, sesini, bana baktığı her anı hatırlıyorum. Kabilede olan herkesden daha farklı olduğunu biliyordum. Herkes için bir objeyken Jason'ın ruhumu önemsediğini biliyorum. Yıllar yılı, ailemdeki herkesi kaybetmeye başladım. Jason, artık yoktu. Bu lanet olasıca bir kabus gibi. Uyanmaya çalışıyorum ama en acı kısmı burada. Bu tamamen gerçek. Tek dayanağım Xavier ve Maia'yı güvenilir bir yere götürmek. Sonrası, benim için bitiyor. Jason'ı gördüğüm ilk yere gidecekim. Onun öldüğü yere, tam orada. Onun yanına gidecektim. Hayat fazlasıyla, acı vericiydi.

Bildiğim bir şarkı var. Bana eskiyi anımsatan. Hayatında her şeyi kaybetmiş mutlu bir kızı anlatan. Gözlerimi diktiğim havaya doğru dudaklarımı oynattım. "Saklanan göğün arkasında, güneşin çok çok uzağında" gözlerimden yaşlar akıyordu. "Tanıdığım altın saçlı kız, aya güler, hayatla dans ederdi. Benim tanıdığım sarı saçlı kız, yapayalnızdı." boğazımda oluşan düğümden sesim zar zor çıkıyordu. "Tanıdığım en mutlu insandı." son sözler yarım yamalak çıkıyordu. O sırada nasıl uykuya daldığımı hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığım zaman gün çoktan sabahı geçmişti. Maia ve Xavier bir köşede konuşuyorlardı. Maia kendi ördüğü sepette böğürtlenler toplamıştı. Uyandığım zaman Maia bana gülümsedi. Avuçladığı böğürtlenleri bana uzattı. "Rosalind, uzun süredir yemek yemiyorsun. Lütfen bunları ye." en içten gülümsemesiyle konuşuyordu. Böğürtlenleri aldım. Gerçekten uzun süre önce yemek yemiştim. Böğürtlenler, gerçekten enfesti. Hepsini özenle toplamış olmalıydı. Aralarında hiç çürük yoktu. "Maia, teşekkür ederim." dedim. Gülümsemeye çalışıyordum, bunu başarıp başaramadığımı bilemiyordum. Ayağa kalktım ve Xavier'a baktım. Dün olanlar yüzünden herkesi yüzüstü bıraktığını düşünüyordu. Bunu anlayabiliyordum. "Dün harikaydın Xavier. Yakın bir zamanda çok başarılı bir savaşçı ve yarı-tanrı olacaksın. İnancını kaybetme." diyebildim. Maia ve Xavier şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Bu kadar 'iyi' davranabilmem onları şaşırtmıştı. Buna emindim.

Hançerlerimi ve kılıçlarımı temizledim. "Şehre yaklaştık. Gölde kabile desenlerini silmem gerekiyor. Bir tüccar görürsek başımız belaya girer. Beni bekleyin." dedim. Göl buz gibiydi. Kabilemize ait olan her şeyi sildim. Göldeki yansımam, normal bir kız gibiydi. Saçlarımı arkadan sıktım. Üstüme ceylan derisinden yapılmış düz bir elbise giydim. Fazlasıyla, normaldim.
Rosalind
Rosalind
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 27
Nerden : Derin orman.

https://tayfun.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Xavier Çarş. Haz. 14, 2017 1:32 pm

"Hatırladığım kadarıyla çok yol kalmadı." dedi Maia, son birkaç saattir önden gitmesi beni şaşırtmıştı. Bir çocuk kadar heyecanlı görünüyordu. Rosalind en arkadan gitse de yavaşlayıp onun yanında yürümeye başladım. Avucunda tuttuğu böğürtlenleri teker teker ağzına atıyordu.

"Strateji ustası Rosalind böyle düşünmeden karar verir miydi?" diye sordum ona, önüme bakmaya devam ederken. Cevap vermedi. Bu yolculukta başından beri bir terslik vardı. Ama Rosalind bu konu hakkında konuşmadığı sürece hiçbir şey öğrenemezdim. "Tamam, bir şey söylemek zorunda değilsin ama bil ki Maia da ben de seni önemsiyoruz. Tabii ki arkadaşının boşluğunu dolduramayız ama... Yalnız değilsin." Rosalind bir an duraksadı ve gözlerime baktı. Kendiminkiyle aynı gözlerine bakarken bakışlarında bu sözlerime inanmak istediğini gördüm. Artık onunla aramızda görünmez bir duvar varmış gibi hissetmek istemiyordum. Rosalind'in ifadesi değişir gibi olsa da önüne döndü ve yürümeye devam etti.

Artık derin ormanda sayılmazdık. Yürürken at arabaları için açılmış birkaç yola rastlamıştık. Bu doğru yolda olduğumuzun işareti olsa da onları takip etmek tehlikeliydi, bu yüzden yola paralel bir güzergahta ilerlemeye başlamıştık. Öğleden sonra Maia'nın isyanıyla bir mola verdik. Rosalind tuhaf bir şey yaparak Maia'yı ava çıkardı, bense Rosalind'in kaçış sırasında yanına aldığı heybeden hayvan derisi matarayı çıkarıp su doldurmaya gittim.

Derenin kenarı tuhaf bir şekilde huzurluydu. Kuşlar birkaç gündür olan olayların sonunda tekrar cıvıldamaya karar vermiş gibiydi. Derenin kenarına eğilip mataraya su doldururken garip bir hayvan gördüm. Yeşil renkliydi ve bir hayvana göre oldukça hızlı hareket ediyordu. Ama beni görünce donup kaldı. Siyah, boncuk gözleri benim gözlerime kilitlenmişti. Bir saniye boyunca onun korkusunu hissettim, hem de çok derin bir şekilde. Sonra ortadan kayboldu. Matarayı buluşma yerimize geri götürürken sadece fazla korkak bir hayvandı, diye düşündüm. Yoksa benden niye korksun ki?

Maia'nın gururla elinde getirdiği tavşanları ateşte kızartırken Rosalind konuşmaya başladı.
"Maia ile avlanırken çok yakınımızda bir kasaba olduğunu gördük. Büyük ihtimalle tüccarların yiyecek ikmali yaptığı bir yer. Oraya gitmemizin iyi olacağını düşünüyorum. Yanıma aldığım bir şeyleri satıp kendimize normal kıyafetler alabiliriz." Neredeyse gülecektim. Bir safkan, bir melez ve bir yarı tanrı, hiçbirimiz normal değildik. Olur anlamında başımı salladım. Tuhaf olsa da Rosalind'in kendine emin tavrı söylediği her şeyin mantıklı gelmesine yol açıyordu. Küçük macera grubumuzun lideri kesinlikle oydu. Şişte tavşanlarımızı yerken Maia mutlu bir şekilde Rosalind'in ona nasıl avlanmayı öğrettiğini anlatıyordu. Bir buçuk saatin sonunda bir tavşanı neredeyse avlayabilmişti. Rosalind bile hayvanın oldukça dehşete düştüğünü kabul etti. En azından Maia dönüşte bir böğürtlen çalısı bulmuştu da sadece tavşan etiyle yetinmek zorunda kalmamıştık. İkisinin arasının tuhaf bir şekilde iyi olduğunu fark ettim. Bu sabahtan beri Rosalind başka biri olmuş gibiydi. Hala kendi içinde yas tutsa bile yoluna da devam etmeye karar vermiş gibiydi. Ondaki bu değişimi neden kaynaklandığını merak ettim. Maia'dan biraz böğürtlen alırken aklıma dere kenarında yaşadıklarım geldi.

"Bugün küçük yeşil bir yaratık gördüm. Kuyruğu vardı ve çok hızlı hareket ediyordu." İki kız bir an tuhaf tuhaf bana baksa da sonra Maia gülerek yanıtladı. "Kertenkele görmüşsün. Manastırdaki bahçelerde hep onlara rastlardım." Manastır lafından sonra tek kaşımı kaldırıp ona baksam da bir şey söylemek yerine ayaklarını incelemeyi seçti.

"Peki... Korkak olurlar mı?" diye sordum ona. Sorduğum soru onu şaşırtmış olmalı ki hızla kafasını kaldırıp bana baktı. "Hayır, benim parmaklarımın arasında dolaşırlardı. Neden ki?" Omuz silktim ve gözlerimi kaçırdım. Göz ucuyla bir süre bana baktıktan sonra arkasını dönüp yattığını gördüm. Ben de kollarımı başımın arkasında birleştirip yattım ve gözlerimi yıldızlara diktim. Hepimizin sırları vardı, Maia'nın bile. Aynı yolda yürüyen üç kişi, ne zaman birbirimize karşı dürüst olacaktık? Fazla endişeleniyordum belki de. Daha önümüzde uzun bir zaman vardı. Güven yavaş yavaş gelişen bir şeydi sonuçta. Bu düşüncelerle uykuya daldım.
Xavier
Xavier

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 29
Nerden : Yer ve Gök'ün buluştuğu yer.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Rosalind Çarş. Haz. 14, 2017 1:32 pm

Herkes uyuyordu. Gündüzleri Maia ve Xavier varken bu sorun olmuyordu. Geceler tenha ve yalnız geçiyordu. Yıldızlara bakıyordum, umutsuzca. Gözlerimden akan yaş, yanağımdan yere damlıyordu. Ellerimi göğsümün altında birleştirdim. Ağzımı sıkı sıkıya tutuyordum. Birinin beni ağlarken görmesini istemiyordum. O gece yağmur alabildiğine yağdı. Ateşimiz sönmüştü, bir köşeye kıvranıp uyumaya çalıştık.

Sabahın ilk ışıkları doğmadan, elime kılıcımı aldım ve avlanmaya çıktım. Xavier ve Maia hala uyuyorlardı. Sabah kahvaltısı için bir şeyler hazırlamayı düşünmüştüm. Islak toprağın kokusu her yere yayılmıştı. İleride duran yaban domuzuna mızrak attım. Derisini yüzmeye başladım. Gerekli etleri aldıktan sonra ateşi yaktım. O sırada bir kuş yuvası gördüm. Ağaca tırmandım ve orada duran iki yumurtayı aldım. Yumurta iyi bir tok tutucuydu. Yolumuzun ne kadar olduğunu kestiremiyordum. İnce bir tahtadan yaptığım tabakanın üstüne domuz etini koydum. Üstüne bulduğum iyi yumurtayı kırdım. Gerçekten de çok güzel kokuyordu. Xavier ve Maia bana doğru bakıyorlardı. İkisinin de karnının çok aç olduğu belliydi. Maia yüzünde kocaman gülümsemesi ile, "Rosalind! Harika gözüküyorlar." dedi. Yanıma geldi ve teşekkür edercesine gülümsedi. Xavier'ın güzel bir yemek yemediği uzun bir süre olmuştu muhtemelen. "Rosalind, harikasın. " dedi. Karnımız tıka basa doymuştu.

Avladığım tavşanları ayaklarından bağlayıp çantamın kenarına astım. Maia anlamsızca bakıyordu. "Köyde satman için avladım. Para edecektir." diyebildim. Yol boyunca Maia ve Xavier konuştular. Birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Önden ilerliyordum. Bir süre sonra tüten bacalarıyla köy ilerde gözüküyordu. "Eğer yakalandığınızı hissediyorsanız, gözlerini yuvalarından çıkarın." dedim ve gülümsedim. Maia dehşete kapılmış gibiydi. "Sadece şaka yapıyorum. Sizi korurum." dedim. Köy büyük değildi. Daha çok pazar alanı gibiydi. Tüccarların sık sık geldiği bir yere benziyordu. "Siz burada bekleyin, göz önünde bulunmayın. Bunları satıp geleceğim." yanlarından ayrıldım. Küçük bir dükkana girdim. Önünde "Her şey alınır." yazıyordu. Ona ek olarak "Her şey satılır." Aradığım şey tam olarak buydu. İçeri girdiğim zaman yaşlı adam bana baktı. Gözüme taktığım gözlük, işe yarayacaktı. "Merhaba güzel bayan." dedi. "Satmak istediğim şeyler var." Avladığım derileri, tavşanları, kullanılmayan hançerleri ve kılıçları gösterdim. Yaşlı adam bütün dikkati ile inceliyordu. "Hepsini sen mi avladın?" dedi merakla. "Bunun ne önemi var?" dedim umutsuzca. Adam bu cevabı beklemiyordu. "Bunlar için 1500 Sienta veririm." dedi. Ellerimi masaya koydum. "Hepimiz bunların 5000 Sienta edeceğini biliyor." dedim. Sıradan bir köylü kızından fazlası olduğumu anlamıştı. Parayı uzattı. Parayı saydım ve arkamı döndüm. "Teşekkürler." dedim ve kapıyı kapadım. 5000 Sienta bize uzun bir süre yeterdi. Maia ve Xavier'ı bıraktığım yere gittim. Maia ortada yoktu. "Maia nerede?" dedim telaşla.

Xavier gülümsedi. Şurada gördüğün kırlığa gitti. Çiçek toplayacağını söyledi." dedi gülümseyerek. O an rahatlamıştım. Parayı gösterdim ve gülümsedim. "Sanırsam, bu akşam güzel bir yemek yiyeceğiz." dedim. Xavier paradan anlamıyordu, ancak çokluğundan bunun iyi bir şey olduğunu anlamıştı. Beraber yürümeye başladık. Xavier ile konuşma fırsatım neredeyse hiç olmamıştı. "Üzgün olduğunu görebiliyorum. Bizden kaçmana gerek yok." dedi. Gözlüklerinin ardından gözüme baktığını bir şekilde hissedebiliyordum. "Sadece, bilirsin. Birisini kaybetmek için, birisiyle etkileşime girmen gerekir. Birisini daha kaybetmek istemiyorum." diyebildim. Sesim titriyordu. Xavier, omzumu sarmaladı. Bir şekilde başım göğsüne yaslandı. "Biz buradayız, birbirimizle güçlü olacağız. Üçümüzün de sahip olduğu tek şey, biziz." dedi. O an, günlerdir huzurlu hissetmediğim kadar huzurlu hissediyordum. Yürüyen kalabalığın, atların ortasında sadece biz varmış gibiydik. "Biz." dedim sessizce.

İleride gözüken dükkana girdik. Kıyafetlere bakıyorduk. Almamız gereken her şeyi almıştık. Gözümüz Maia'yı arıyordu. Aramızda olan bağın daha güçlendiğini düşünüyordum ve bu gerçekten garipti.
Rosalind
Rosalind
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 27
Nerden : Derin orman.

https://tayfun.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Xavier Çarş. Haz. 14, 2017 1:33 pm

Gözlerine baktığım zaman kendimi görüyordum, bir yansımam gibiydi. Rosalind, düşündüğümden daha farklıydı. Bize gösterdiğinden çok daha farklı bir insandı, ona gerçekten bakmak isterseniz bunu anlayabiliyordunuz. Giyebileceğimiz, en güzel şeyleri almıştık. Şu ana kadar giydiğim en yumuşak kumaşlardı. Üstüme geçirdiğim gömlek, yumuşacıktı. Astığım belimi kavrayan deri askılık, vücudumu sarıyordu. Hançerimi bilemişti, parıl parıl parlıyordu. Maia'yı bulmak üzere tepeye doğru çıktık. Ona da bir şeyler almıştık. Umarım, üstüne uygun bir şey bulabilmişizdir. Maia, tepede oturuyordu. Etrafında yemyeşil bir arazi. Uzanabildiğine bir akarsu, parlayan güneş. Maia, nereden bulduğunu bilmediğim bir atı seviyordu. Mutluluğunu hissedebiliyordum. Çiçekten ördüğü tacı başına takmıştı. Sessizliğini bozmuştuk. Bize döndü ve uzun uzun baktı. "Sonunda geldiniz." diyebildi sadece. Siyah atını seviyordu hala. Rosalind elinde tuttuğu kıyafetleri Maia'ya uzattı. "Ağacın arkasında giyebilirsin." dedi. Rosalind belli etmese de, Maia'ya kıyafet seçerken önemsemişti. Onun sevebileceği bir şey bulmak istiyordu. Maia kıyafetini deneyince, yüzünde güller açtı. "Bu, gerçekten harika!" arkaya doğru koştu. Rosalind'in tutunduğu tek kişi bizdik. Aramıza koyduğu duvarları yıkmaya çalışıyordu. Jason'ın ölmesine, değmesini istiyordu. Başarılı olmak istediğini hissediyordum.

Kimse Maia'ya atı nereden bulduğunu sormadı. Sadece kırlara uzandık ve gökyüzüne baktık. Rosalind ortamızdaydı. Uzun bir süre sessizlik hakimdi. "Ailem öldüğü zaman 4 yaşındaydım. Bazen unutamadığımız, her gün yeniden yaşadığımız bir anı gibi. Her aklıma geldiği zaman, dün gibi hatırlıyorum. " sesi titriyordu. Maia ile birbirimize bakıyorduk. Kimse böyle bir konuşmanın başlayacağını düşünememişti, hatta Rosalind bile düşünememişti belki. "Ailemin berbat bir şekilde katledildiğini hatırlıyorum. Kanın kokusunu, korkumu hala hissediyorum. Ben, Tyrell kurtardı, uzun siyah saçları olan hani. Ailem gibi olmuştu, bilirsiniz. Ama sadece Jason gerçekten bir aile gibiydi. Beraber büyümüştük, beraberdik." sesi titriyordu. Bize her şeyi anlatmaya başlaması çok duygulandırmıştı. Günlerdir boğazında düğümlenen her şey çıkıyordu. Belki, sadece konuşmaya ihtiyacı vardı. "B..biz, gerçekten çok yakındık." gözlerinden akan yaşları bu sefer durdurmamıştı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Rosalind ağlıyordu, göz yaşlarını durduramıyordu. Onu böyle görebilmek gerçekten garipti, ağlaması bu kadar normalken bunu garipsiyordum.

Bütün gün dinlendikten sonra gece yola çıkmaya hazırlanıyorduk. O kadar tüccar içinde dikkat çekmemek için gece çıkmaya karar vermiştik. Maia'nın bulduğu ata eşyalarımızı yüklemiştik. Aldığımız erzakları iyice yerleştirdik. Atın üstüne Maia oturdu. Aramızda en güçsüz ve çabuk yorulan oydu. Rosalind atın ipini elinde tutuyor bir yandan yürüyorduk. Maia atın üzerinde uyuya kalmıştı. Aldığımız kıyafetlerden birini onun üstüne serdim. "Bugün bize bunları anlatman gerçekten benim için çok önemliydi." diyebildim. Rosalind ağladıktan sonra kalkmıştı ve bir daha konuşamamıştık. Rosalind bana baktı, karanlığın ardından bana parlayan gözlerini hissediyordum. "Benim için zor, duygularımı açmayı sevmiyorum. Bu, sadece başıma dert açıyor. Hayatıma girmemeniz gerek." dedi. Bunu gerçekten beklemiyordum. "Ama neden? Bizim için her şeyi yaptın, düzenini bozdun. Sadece bir 'görev' için mi?" dedim. Sesimin yükseldiğini hissetmiştim, Maia'yı uyandırmak istemiyordum. Bu konuşmayı duyarsa çok üzülecekti. "Birisini daha kaybetmek istemiyorum." dedi ve başını çevirdi.

"En azından sahip olduğun birileri var, on sekiz yıldır duvarlarla konuşuyorum. Tanıdığım tek insanlar sizsiniz. Bu adil değil." dedim. Sesimi yükseltmemek için kendimi tutuyordum. İçimdeki öfkeyi, içimdeki her şeyi atabilmek istiyordum. Rosalind bana doğru baktı. Tam gözlerimin içine. Durmuştuk. Bana bir adım yaklaştı, gözlerini bir dakika olsun ayırmıyordu. Dudaklarımda hissettiğim şey şu ana kadar olan her şeyden farklıydı. Bir süre dudaklarımın onun dudaklarıyla buluşmasının şaşkınlığını yaşadım. Başından tuttum ve bunu devam ettirdim. Kendini geri çektiği zaman bana baktı. "Bunu sen istedin." dediği tek şey buydu. Kalbim olmadığı kadar hızlı atıyordu.
Xavier
Xavier

Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 29
Nerden : Yer ve Gök'ün buluştuğu yer.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Özgürlüğe Kaçış Empty Geri: Özgürlüğe Kaçış

Mesaj tarafından Maia Çarş. Haz. 14, 2017 1:34 pm

Gözlerimi açtığımda güneşin ilk ışınları yüzüme vuruyordu. Etrafımda çok güzel kır çiçekleri vardı, kuşlar şakıyordu. Bunlara rağmen içimdeki huzursuzluk geçmemişti. Gece kötü bir rüya görmüştüm ama ayrıntılarını tam hatırlayamıyordum. Kendimi zorlasam da hafızamda hiçbir şey canlanmadı. Dalgınlıkla döndüğümde üzerinde uyuduğum uyuyan at bir kişnemeyle uyandı, onun sırtından kayıp yere yapıştığımda ise şaşkınlıkla bir çığlık koyuverdim. Canımın acımasından mı gördüğüm manzaradan mı bilememiştim. Atın bağlandığı ağaca sırtını vermiş Rosalind ve Xavier hala uyuyordu. Rosalind Xavier'ın omzuna başını koymuştu. Sesimden dolayı Rosalind yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Sonra birden gözlerini açtı ve doğrulup etrafına bakındı, elinin kılıcının kabzasında olduğunu fark ettim.

"Bir şey mi gördün?" dedi bana, gözleri ağaçlık alanı tarıyordu.

"Hayır." dedim yavaşça, sırf gözlerimi kaçırmak için olsa da onun gibi bakışlarımı etrafa çevirdim. Bir sorun yoktu tabii, sorun olması için somut bir neden gerekiyordu. Öyle bir şey de yoktu. O zaman neden bu kadar üzgün hissediyordum? Gözlerimin yanmasını durdurmak için gözlerimi gökyüzüne diktim. O sırada bir şey ilgimi çekti. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken ayağı kalktım. Heyecanla yerimde zıplarken tuhaf sesler çıkardığımı fark etmemiştim, Xavier sesime uyanana kadar. Dikkatimi ona veremedim, kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyordum.

"Hayallerimin şehri, Aurelia. Demek bu kadar yakınmışsın." Adalet Savaşçıları'nın Ulu Saray'ının bembeyaz kulesi o kadar yüksekti ki buradan bile fark ediliyordu. Kule inci gibi parlıyor, ucundaki gümüşten yapılmış Adalet Değneği'nin içindeki opal taşı sanki etrafa ışık saçıyordu.

"Bu bina da ne böyle?" dedi Xavier, sesinden şaşkın olduğu belli oluyordu.

"Aurelia'nın koruyucuları ve hükümdarları, Adalet Savaşçıları'nı içinde bulunduran saray, Ulu Saray bu." dedim huşu içinde. "Adalet Savaşçıları üstün yetenekleri olduğu söylenen bir grup büyücüdür, Aurelia'nın bu kıtadaki huzurun sürdüğü tek yerleşim yeri olmasının bir nedeni var."

Adalet Savaşçıları'nın kurucusu Martel'in bir heykeli manastırın bahçesinde dururdu. Kararlı bakışları, heybetli cüssesi ve elindeki opal taşlı Adalet Değneği ile aklımda onu daha dün görmüşüm gibi canlanmıştı. En sevdiğim öyküler hep Aurelia'nın tarihi hakkında olanlardı. "Aynı rahibelerin anlattığı gibi..." diye mırıldandım, gözümden akan bir damla yaş yanağımdan aşağı süzüldü. Bu günün hep hayalini kurmuştum.

"Şu rahibe olayını açıklamalısın artık." Bakışlarımı gökyüzünden ayırıp Rosalind'e çevirebileceğim yegane cümleydi bu. "Ben hakkımda her şeyi anlatmışken senin bundan kaçınman doğru değil." diye homurdandı cevap vermediğimi görünce. Gözlerimi kaçırmak istedim ama çivit mavisi gözleri buna izin vermeyecek kadar sert bakıyordu. Yutkundum ve dün kulağıma sıkıştırdığım papatyayla oynamaya başladım. Her zaman beni rahatlatan çiçekler bile işe yaramıyordu. Bir gün söyleyecektim zaten, ertelemenin nedeni neydi?

"Bir manastırda büyüdüm." diye başladım söze. "Aurelia ve civarından çok uzakta. Dağların ortasında. Oraya bırakılmışım. Babam... Babam tarafından. O bir safkanmış. Rahibe Thea beni bulan ve bana masal anlatan rahibe, orada bana iyi davranan tek kişiydi, ne yazık ki ben yedi yaşındayken öldü." Bir mola verip bakışlarımı elimde oynadığım çiçekten kaldırdım. Rosalind ve Xavier donmuş, bana bakıyorlardı. Melez olsam da ben bile babamın onlar gibi olduğuna inanmakta zorlanıyordum. Onlar gibi... İkisi de birbirine çok benziyordu. Siyah saçlar, mavi gözler, sert bir bakış, kemikli ve ince yüz hatları... Xavier'ın Rosalind'den farklı olduğunu düşünmekle hata etmiştim. Biliyordum. Bu düşüncelerimin üstüne sisler içindeki rüyamdan birkaç kısım açığa çıkmaya başlamıştı. Gözlerimi kısıp ikisine baktım. Gördüğüm şeyin bir rüya olduğunu sanmıyordum artık. Bir kahin olmadığıma göre. Başımı iki yana salladım, sanki bu düşüncelerimi kovabilecekmiş gibi.


"Beni manastıra bıraktığında yağmurlu ve gök gürültülü bir geceymiş. Rahibe Thea onu sadece bir an, şimşek çaktığında ve hava aydınlandığında görebilmiş. 'Gördüğüm en vahşi insandı.' derdi hep. 'Bir ayı kadar iriydi, barbar giysileri giymişti, başını eğip hızlı bir şekilde yürüyordu ama sana bir kere bile bakmıyordu.' Yıllarca onun bu söyledikleriyle ilgili dedikodular yapılmıştı. Hatta babamın annemi bile öldürmüş olabileceğiyle ilgili. Ne de olsa gayrimeşru çocukları anneler kendileri bırakırdı manastıra, pek yaşanmayan bir şey değildi." Umursamaz bir şekilde omuz silkmeye çalıştım ama dolan gözlerim beni ele veriyordu.

"Bu yüzden anlatmak istemedim işte." demeye çalıştım ama cümlemin yarısında durduramadığım bir hıçkırık dudaklarımdan kaçmıştı bile. Durdurulamaz bir şekilde ağlarken çok utanıyordum. Rosalind güçlü biriydi, onun yanında ağlamak istemiyordum. Xavier'ın bana acıyıp iyi davranmasını da. Beni anlayabilecek insanlar istiyordum sadece. Benim gibi insanlar.


O sabahtan sonra bir daha gerekmediği sürece bir konuşma geçmedi aramızda. Ağlarken ormana kaçmış, bir saat sonra elimde böğürtlenlerle geri dönmüştüm. Kahvaltı olarak onları yiyerek yola düşmüştük. Rosalind'in bana aldığı pelerine iyice sarınarak onu bir koruma kalkanı olarak kullanmaya karar vermiştim, çünkü sonunda yola çıkmış, ticaret için kullanılan atlı arabaların arasına karışmıştık. Başımı yerde tutmaya çalışırken önümüzdekilerin yavaşlamasıyla başımı kaldırdım. Şiirlere ilham olmuş Aurelia surları tam karşımda duruyordu. O kadar sağlam görünüyorlardı ki! Yükseklikleri bile manastırın iki katıydı. Surların ardında yükselen devasa saray ise surların haşmetini gölgede bırakıyordu. Şu ana gördüğüm en güzel şey olmalıydı. O kadar büyüktü ki onu sadece incelemek bile bütün bir günümü alabilirdi. Xavier bile şaşkını belli eden bir hayret nidası atmıştı.

"Sonunda geldim." diye fısıldadım. Hayallerime bir adım daha yaklaştığımı hissediyordum. Gözümün ucuyla Xavier ve Rosalind'e baktım. Bu dünyada yalnız olamazdım. Burası Aurelia'ydı. Hayaller Şehri. Mutlaka kendime benzeyen insanlar bulacaktım burada. Bundan emindim.
Maia
Maia
Ana Karakter

Mesaj Sayısı : 17
Kayıt tarihi : 06/09/16
Yaş : 26

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz